Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

TAHSİN ERASLAN


BAKMAKLA GÖRMEK FARKLIDIR

?BEN ŞEHİT ANASIYIM, DİĞER ASKERLER DE EVLADIMDIR. KIZIMIN ÇEHİZİNDEN ŞU ESVAPLARI ONLARA, ÇAM SAKIZI ÇOBAN ARMAĞANI OLARAK VERECEĞİM.´


Ormanda pek çok ağaç görürüz de lazım olan tek ağacı göremeyebiliriz.

İşimize gelen tek ağacı görüp koskoca ormanı göremeyebiliyoruz.

?Far gibi gözler olabilir ama bu, inekte de var.?

Esas manevî körlük, geleceği doğru görememektir.

Kuşlar da uçuyor hem de göklere yükseliyor.

Balıklar da deryada yüzüyor, derya olduğunu bilmeden.

 Şirazlı Sadi, güzel söyler ne söylerse:

?Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi;/Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.?

Bilenler sorar, sorgular. Bilmeyenler trene bakar gibi?

Öğrenmek, gerçekte ne bildiğimizi keşfetmektir.

Yapmak, bildiğimizi göstermektir.

Öğretmek, başkalarına en az bizim kadar iyi bildiklerini hatırlatmaktır.

Kısacası, bu hayatta hepimiz birer öğrenci, öğretmen ve uygulayıcıyız.

Bakmak yeterli değildir. Bilinçli bakmak, başka bir deyişle, görmek gerek.

Değişik nedenlerle nerelerden geçer, nelere bakar, neleri seyreder, neleri de izleriz.

Kuru kuruya bakmak yerine, farketmek, keşfetmek, bulmak, öğrenmek, uygulamak için bakmalıyız.

Kısa bir anımdan sözetmek istiyorum.

Hemen her yerde olduğu gibi,  Erdek´te de bir tören alanı var. ?Cumhuriyet Meydanı.?

Turistlerin, dikkatle okumakta, fotoğraflamakta olduklarını farkettim.

Dikkatimi çekti.  İşin içinde turist olunca.

İzlemeye, incelemeye başladım merakla.

Meğer oradaki heykeller, Kurtuluş Savaşımız´ı simgeliyorlarmış.

Fotoğrafladıkları ise Atatürk´ün bir özdeyişiydi.

Şöyle yazılıymış.

?Türklerin vatan sevgisi ile dolu olan göğüsleri,

lânetli tutkulara karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir. ?

Bugünleri görür gibi, yıllar önce söylenmişti.

Turistler, her özdeyişi fotoğraflıyorlar mı dersiniz? Sanmıyorum.

 Yolumun düştüğü yerlerdeki anıtları, heykelleri, özdeyişleri, kitabeleri merakla incelemeye başladım. Bakıp geçmek yerine, görmeğe koyuldum.

Tıpkı, Kastamonu´daki Şerife Bacı heykeli gibi.

Öğrendim ki, Dünyanın hiçbir yerinde Türk kadını kadar fedakâr kadın yokmuş.

Tıpkı Kayseri-Kale Önü Meydanı´ndaki TÜRK KADINI HEYKELİ gibi.

 Yıllarca önünden geçtiğim, yanında durduğum, buluşma yerimiz bildiğim heykel üzerinde meğer şunlar yazılıymış.

?17 EYLÜL 1921 TARİHİNDE

?BEN ŞEHİT ANASIYIM, DİĞER ASKERLER DE EVLADIMDIR. KIZIMIN ÇEHİZİNDEN ŞU ESVAPLARI ONLARA, ÇAM SAKIZI ÇOBAN ARMAĞANI OLARAK VERECEĞİM.´

DİYEN TÜRK KADINININ BAŞLATTIĞI VE DİĞER TÜRK ANALARININ DESTEKLEDİĞİ KAMPANYA İLE ELDE EDİLEN GELİRLE MİLLÎ MÜCADELE İÇİN CEPHANE ALINARAK CEPHEYE BİZZAT KADINLAR TARAFINDAN SEVKİYATIN BAŞLATILDIĞI KUTSAL BİR MAHALDİR.?

 

Karafatmalar, Şerifebacılar, Halime Çavuşlar?

Bebeğinin üzerindeki battaniyeyi, ?DEVLET MALI´ kağnıdaki mermilerin üzerine örten analar gibi. Öküzü ?Sarıkız´ ölünce kendisini kağnıya koşan Elifçikler gibi.

Vatan gibi, Bayrak gibi, ekmek gibi, namus gibi, özgürlük gibi, emanet gibi, görev gibi, sorumluluk gibi, verilen söz gibi, hele de duyarlılık gibi  ?kutsal? olmak işte böyle olsa gerek.

21.3°