Bugün, 29 Nisan 2024 Pazartesi

BEKİR YALÇINKAYA


HEY..! ON YEDİLİ ON YEDİLİLER!

Siyasette hür Türkiye´de işlerin yoluna girmeye başladığı 1993 yılı 17 Nisan´ında Turgut Özal aniden şüpheli bir biçimde vefat ediyor ve ölüm sebebinin adı ?Zehirlendi´ olarak tarihe geçiyordu.


Rahmetli Adnan Menderes´in Millî Birlik Komitesi (MBK) İhtilâli´yle, askerî kanat harekâtına takılıp asıldığı 17 Eylül 1961´de ben bir ortaokul öğrencisiydim..

   Dâvâ neydi.. İşittiğimize göre bugünün normalleri arasına giren Bebek-Dibek´ten bir dâvâydı..   Bunun dahası da var amma.. O zamanlar buna aklımız ermediği gibi hocalarımız da dersten başka bir şeyi göremediklerinden Menderes asıldığıyla, biz de öğrenciliğimizle kaldık.

   Tam da ortaokulu bitirecek yıllara geldiğimizde de 12 Mayıs Darbe depreminin bir kaç artçılarını hissedip titresek de onlar da hafiften geçmişlerdi. Sonra 12 Mart 1971 Muhtırası´yla  Türkiye, Cumhuriyet tarihinde 3. Silâhlı Kuvvetleri´nin müdahalesiyle karşılaştığında ülke dışında stajyer bir öğrenci idik..

   Bundandır, meseleye pek hâkim olamadık.

  1973´lerde Üç Fidanlar´ın idamına biraz akıl erdirecek yaştaydık. Bunun bir yıl sonrası Şeker Öğrenci Yurdu İdare Amiri olduk. Yurtta öğrenci kaynıyor. Kenan Evren´in dediği; ?Kimi Sağ´dan, kimi Sol´dan..´ Onları kontrol ve zabta memur biziz. Zaman zaman Yurt Müdürü´müzün bile kaçar vaziyet aldığı hâdiselerde öyle koşuşturuyor ve öyle zorlanıyorduk ki ?At izi, İt izine karıştı´ derler ya, işte böyle Er işi Silâh işine karışmıştı.. Haydi başet başedebilirsen..

   Neyse o günleri de Almanya´ya ikinci gidişimizle geride bıraktık derken, Yaban Eller´de bir de duyduk ki ?Türkiye´de 12 Eylül 1980 Darbesi yapılmış, Türk Silâhlı Kuvvetleri yönetime el koymuştur.?

   27 Mayıs 1960 darbesi ne menem bir şeyse darbe üstüne darbe getiriyordu. Darbeler ne Menderes dinliyor, ne Demirel.. Hepsini alaşağı ediyor ve ülkeyi bir düzene sokuyordu.

   Öyle ki bu defa idamlar hak geçmesin diye ?Bir Sağ´dan Bir Sol´dan can yakıyordu.

   Çok partili döneme son veriliyor, ANAP ve Genel Başkanı, Başbakan Turgut Özal ile ülke âdeta Tek Şeflik dönemine adım atıyordu. Millî Güvenlik Konseyi kararınca Ecevit ve Demirel rahmetliler Hamzaköy adresinden Zincirbozan´a, Erbakan ve Türkeş rahmetliler de Uzunada´ya götürülüyordu. Nihayet 6 Eylül 1987´de gerçekleştirilen ?Siyasî yasaklar kalksın mı, kalsın mı Referandumu´nun Turuncu renkli Hayır´ı kaybedip Mavi renkli Evet´i kazanıyor ve bu dört lidere de siyaset yapma yetkisi iade ediliyordu.

   Siyasette hür Türkiye´de işlerin yoluna girmeye başladığı 1993 yılı 17 Nisan´ında Turgut Özal aniden şüpheli bir biçimde vefat ediyor ve ölüm sebebinin adı ?Zehirlendi´ olarak tarihe geçiyordu. Menderes´in uçak kazası geçirdiği 1959 tarihinin GÜN rakamı; Şubat´ın 17´si iken asıldığı tarihin GÜN rakamı da Eylül´ün 17´siydi. Peki Jandarma Genel KomutanıOrgeneral Eşref Bitlis´in Yenimahalle semalarında motoru arızalanan uçak ile şehid olduğu ve bu şüpheli kazaya binaen ülkemizde "Eşref Bitlis, Yeni Dünya Düzeni suikastine kurban gitti´ kana´atının hâkim olduğu ABD oyunlu hâdisenin tarihi kaçtı? 17 Ocak 1993. Ya Özal´ın vefatının GÜN rakamı, Nisan´ın 17´si değil miydi? Menderes de, Eşref Bitlis de, Özal da bu ülkede meydana gelen elim vefat tarihlerinin GÜN tarifinde 17 rakamı ile birlik sağlayan birer devlet adamları oluyorlardı.

    Ve.. 1997´nin Post-Modern Darbesi de AY itibariyle darbelere, isyanlara ve milleti horlayanların tahakkümüne 28 ŞUBAT adını veriyordu..

    Ve.. 25 Mart 2009 tarihinde Keş Dağı´na düşen ve şüpheli bulunan helikopter kazasında vefat eden BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu da her ne kadar GÜN rakamlarına tâbi olmasa da miting yolculuğu yaptığı bineğin, Orgeneral Bitlis ile aynılık taşımasıyla bu liderler arasında yer alıyordu.

  Ve..  Şimdi.. meseleye biraz yakınların derinliğinden baktığınızda; 15 Temmuz´daki Vatan Hainleri İsyanı´na ait okutulan metinde Darbeci´lerin harekete koyduğu ad neydi; Yurtta Sulh Konseyi. Yurtta Sulh Konseyi´nin vatanı bölüp parçalamaya matuf milletin silâhı, mühimmatı ve âlet-edevatıyla milleti vurmaya kimden emir aldığının ortaya çıkmasına sebeb 21 Aralık´ı ayağa kaldıran tarihin ?GÜN´lü Rakamı´ kaçtı: 17 Aralık.

   Hükümet temsilcilerinin öncelikle  "kirli tezgâh", "karanlık çevrelerin oyunları" dediği ve 21 Aralık´ta da Yurtta Sulh Konseyi´nin Uzaktan Kumandalı Komutanı olduğu ortaya çıkan Fethullah Gülen´in beddualara duruverdiği günlerin rakamı da Aralık 17´e varıp dayanıyordu. Kimi dışarıdan ülkesine lânet üstüne lânet yağdırırken, kimileri de ifadeleri doğrultusunda; ?dindar kisvesi altındaki taşeron örgütler´den, veya ?kökü dışarıda ama hareketi içeride ihanet çeteleri´nden bahsettikçe Anadolu´da adeta halklar ve cemiyetler arası fitne ayyuka çıkıyor, hapishaneler bugüne kadar görmeye alışık olmadıkları nisbette ihanet çeteleriyle dolup taşıyordu..

     Bu kadar tesadüf acaba neyin nesi, kimin fesiydi.. Ya da bu kadar benzerlik bir tesadüf müydü. Yahut Yeni Dünya Düzeni´nin Güçlü Türkiye korkusunun tarih tarih birleştiği, birleştirildiği hareketlerin içimize iki de bir sızıp duran şifreleri miydi?

    Mahiyetlerine baktığımızda pek çoğunda içimizdekilerle birlik olmuş bu şifreli hain çevrelerin başarılı olduklarını görüyoruz. Onlar; sadece birisinde; yani 15 Temmuz´da Türk Devleti´nin bütün imkânlarını kullanmalarına rağmen başarılı olamadılar..

   Niye; Birincisi; Tarih 17 Temmuz değildi, 15 Temmuz´du.. Birkaç saat değil, aslında iki gün erken davranmışlardı. İkincisi; Türk Milleti´ne tam Asker Ruhlu Ordu mensubları karşısında itimad kazandırılmış ve askerlerinin kendilerine kurşun sıkmayacağından emindiler..

   Peki 15 Temmuz´da O´ eminliği yaşayabildiler mi?

   Meselenin özünü anladıktan sonra kaşarlanmış ve mangurtlaşmış askerlerin haricinde kalarak kendi milletine karşı tuttuğu silâhı elinden bırakanlarda yaşadılar ve onları affettiler.

   Kardeşlerini şehid ettikten sonra yerlerde sürükleyecek kadar alçaklaşan hainler ise -hak etmedikleri-Saraylı Mahpus´larda cezalarını çekmekteler. Lâkin yine de bu milletin ayranını kabartacak söz ve hareketlerle, yalan-dolan gerekçeler uyduruyorlar ve Şeytan´a Tâbiiyet´ten vazgeçmiyorlar.

   Bunlar; İdam´ın kanunlaşıp sonrasında idam edilecekleri ana kadar şehid analarının babalarının yüreğini yakıp duracaklar.

   Öyleyse bu hâllere, milletten yükselen seslerin Millî ve Resmî iradede karşılık bulması çok elzemdir.

   

23.7°