Bugün, 29 Nisan 2024 Pazartesi

Abdullah Ergun


KAÇ HAKİKİ MÜSLÜMAN GÖRDÜMSE HEP MAKBERDEDİR!

?Onlara, Yeryüzünde fesat çıkarmayın dediğimizde, Tam tersine biz barış ve esenlik getiriyoruz demişlerdir? Bakara / 11


Gene halkı Müslüman bir ülke, gene ABD gene barış ve demokrasi?

 İslam dünyası Peygamber Efendimizin vefatından beri kendi kendini yönetme lüksünden daima uzakta kalmayı tercih etmiş ve din kardeşlerinin kanını akıtmayı marifet addeden bir sözde islamcı yapıya bürünmüştür.

Elbette bu vaziyetin böyle olmasında son peygamberi kendi kavminden beklediği halde bu talepleri gerçekleşmeyen Yahudi kanaat önderlerinin önemli faktörleri vardır. Ama sorumluluğun en büyüğü aklını ve mantığını kullanmayı reddeden ve biat kültürüne düşkün Müslüman alemindedir.

Oysa son peygamberin vefatı ile biat müessesi de sonlanmış ve Müslümanların kendi idrak seviyeleri ve maslahatları ile idari işlemleri ifa etmeleri öngörülmüştür. Çünkü Cenab-ı Hak bundan böyle peygamber aracılığı ile gündelik siyasete müdahale etmeme kararı vermiştir. Bu durum Müslüman halkların içerisindeki beyinsizlerin işine gelmemiş ve iktidar mevkiinin şatafatlı makamlarına göz diken bazı ihanet çeteleri tarafından diğer kutsal kitaplardan esinlenerek yeni bir din algısı yaratılmıştır.

Bu yeni uydurulmuş dine göre de kıyamet öncesi son defa bir peygamber gelecek(Mesih) ve Allah´ı inkar edenleri yok edecektir. Bu masala inandırılmış Müslüman dünyası haliyle bir kurtarıcı beklemenin verdiği tembellik ve rahatlık ile dünyevi manada üzerlerine düşeni yapmaktan ve taşın altına ellerini koymaktan daima geri durmuşlardır.

Son Türk imparatorluğu olan Osmanlı devletinin yıkılmasında gene Müslüman unsurların rol almasında da söz konusu mesihi inanışa olan teslimiyet vardır. Eskiden herhangi bir halkı Müslüman olan coğrafyada bir zulüm baş gösterse o yörenin halkı her daim Türkler´den yardım beklerlerdi. Hatta Müslüman olmayan yerlerde karşılaşılan mezalimlerin de korkulu rüyası Türkler idi.

Koca imparatorluktan Türk olmayan unsurlar bir uzay mekiğinin modülleri gibi teker teker kopmayı tercih ettiği zaman, temel tercihleri Yahudi ve Hıristiyanların sömürgesi altına girmekti. Ehli Kitap olarak gördükleri ve Allaha şirk koşmayı kurumsal hale getiren ve çifte kılıçlar teorisi ile Allah´ı yeryüzünden uzak tuttuğunu iddia eden gayri müslim güçler, Türk olmayan bölgelerde kendilerini kabullendirmişler ve o bölgelerin halklarını kendilerine biat ettirmişlerdir.

Misakı milli idealiyle son bir hamle yapan imparatorluk çocukları yeni bir Türk devleti kurmayı başarınca, gayri müslim güçler sömürgeleri altındaki bölgelerde haritaları cetvelle çizmek suretiyle bir çok irili ufaklı devletçikler kurdurmuşlar ve bu devletçikleri gene o bölgelerdeki dejenere olmuş veya olmaya açık hanedanlara teslim etmişlerdi. Bunu yaparken o bölgelerin maddi kaynaklarını kendilerine bağlamayı ve halkı da köleleştirmeyi ihmal etmemişlerdi. Köleleştirdikleri halkı bazı etnik ve mezhepsel gruplara ayırmışlar ve istemedikleri bir gelişme olduğunda devreye sokacakları terör grupları oluşturarak o bölgelerde her an kaos yaratabilecek önlemler almışlardı.

Söz konusu bölgelerde idare hep diktatörlerin elindeydi. Diktatörler güçlerini küresel emperyalizmden alıyorlardı.

Yeni kurulan Türk devletinin kurucu otoritesi devletin kuruluş aşamasında bu bölgelere temas etmemiş ve yeterli kalkınma seviyesine ulaşmayı hedeflemişti. Arzu edilen kalkınma seviyesine ulaşınca tüm bu bölgelerde gerekli istihbari çalışma yapılacak ve özgürlük ateşi tüm Müslüman coğrafyalarda yakılacak ardından da tekrar İslam birliği, Türk devleti öncülüğünde toplanacaktı.

Bu hedefi anlayan küresel güçler, Türk devletinin başına terör örgütlerini musallat etmiş ve Türk Devletinin yönünü İslam coğrafyasına çevirmesine engel olmak adına her türlü girişime imza atmıştı. Bu girişimlerin başında da uydurulan dinin Türkiye´de yaygınlaştırılması ve uydurulmuş dine inanan insanların din tüccarlarınca akıllarının ipotek altına alınması sürecine varan türlü entrikaları sahnelemişlerdi.  Özellikle Arap yarımadasında etkili olan uydurulmuş din sayesinde ABD ve, İngiltere ve diğer küresel güçler dost olarak algılanacaktı. İşte Arap baharı ile birlikte Arap halkaların Batıdan istimdat istemelerinin sebebi budur. O bölgelerde yaşayan insanlar, İsa´nın çocuklarının kendilerine barış , huzur ve adalet getireceğine iman etmişlerdi. Zaten İsa´nın annesi Meryem ortak değerimiz idi. Zaten İsa´yı bizler de peygamber olarak kabul ediyorduk. İsa yeryüzüne tekrar indiğinde ortada Muhammed falan kalmayacaktı. O vakit, İsa´yı tanrının oğlu ilan eden zihniyet ile kardeşçe yaşayıp onları hüküm sahibi yapmakta herhangi bir sorun yoktu.

Önce Irak ABD tarafından işgal edildi. Ülkede en büyük katliam tabi ki Türk ırkına karşı yapıldı. Daha sonra Mısır, Cezayir, Fas, Tunus, Yemen ve Libya işgal edildi. Buralara Amerikan üsleri kuruldu. Tüm bu bölgelerin siyasi, idari ve ekonomik yönden Türkiye ile irtibatı kesildi.

Şimdilerde komşumuz Suriye Amerikan işgali ile karşı karşıya. Senaryo belli. Diktatörün baskısı altındaki Suriye halkı ABD den yardım dileniyor. Türkiye dahil , halkı Müslüman olan ülkeler topluca çağrı yapıyorlar; Ey ABD ve Birleşmiş Milletler, lütfen Suriye´de akan kanı durdur. Lütfen askeri müdahale yap ve katil Esad´ı devirerek bu topraklara demokrasi ve barışı getir. İlk olarak da hürriyetine düşkün Suriye Türklerini yok et. Zaten Ankara Anlaşması da yıllar önce rafa kalkmıştı. Türkiye´nin Suriye´de söz söyleme hakkı ve takati yok.

Fazlaca dini bilgiye sahip değilim ama başta naklettiğim Ayeti Kerimede , Allah cc. Zalim Gayri Müslim unsurlara seslenmiş ve onların cevabını zikretmiş. Peki onları kendi içlerine çağıran ve onlardan barış ve esenlik dilenen Müslümanların Allah cc nazarında durumları nedir? Bu nasıl bir zelilliktir ki Müslüman olduğunu iddia eden toplumlar Yahudi ve Hıristiyanlardan medet bekliyor? Hadi dönüştürülmüş Arap halkları onlardan yardım dileniyor da biz Türkler, Türk Devleti, nasıl oluyor da ülkemizi bir lokmada yutmak isteyen bu küresel emperyalistelerin komşumuz olması için çağrıda bulunuyoruz?

Daha kısa zaman önce İngiltere başbakanı çıkıp Irak halkından özür diledi. Irakta kimyasal ve nükleer silah olmadığı halde varmış gibi saldırıp işgal ettik dedi. Aynı şekilde Suriye için birileri çıkıp aslında kimyasal silah kullanılmamıştı, ya da kullanılan kimyasal silah falanca ülkeye aitti gibisinden itiraflarda bulunursa Allah indinde milletimizin durumu nice olur? Biz 80 milyonluk Türkiyeyiz. Komşularımız arasında ABD, İsrail veya Kürdistan yok. Şayet komşularımız değişirse; 

Yazıklar olsun bize ve Türklüğümüze?

Yazıklar olsun Müslümanlığımıza?

Yazıklar olsun insanlığımıza?

23.7°