Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Harun Kılıç


Öyleyse niye yazıyoruz ki?!!

Günümüzde bila istisna herkesin; yazar-çizer, bilim adamı, din alimi, feylesof, ekonomist, spor adamı, siyasetçi, sanayici vs.vs. olup piyasada arz-ı endam ettikleri malûmdur!


Bir çırpıda aklıma gelen ve hemen her alanlarda böylesine boy gösterenlerin çoğunun, tespitlerime göre ortak özelliği; kitap-dergi veya gazete okumadığı gibi, bilgiye yönelik yayınlara deyim yerindeyse, hiç mi hiç pas vermedikleri yönündedir...

Sosyal medya adıyla da anılan, face, twitter, instagrama o kadar bağımlı kalmaktayız ki, hayatımıza yön vermekte dahil bütün besin kaynağımız hemen hemen hep bu mecralardan alınıp, şekillenmektedir..

Ha keza, tv´lerde fikri şekillenmelerimizde veya yaşam alanlarımızda önemli bir yer tutmaktadır... Burada şunu da hatırlatmakta fayda var! Sıkı bir gazete okuruyum..

Bayiiden satın aldığım yada elime geçen herhangi bir gazetenin sayfalarını çevirmek bana ayrı bir haz verir...

Ki, evimde bir kamyoneti dolduracak kadar gazete arşivim mevcuttur.. Kitap konusuna gelince; dini-milli, fikri, sağlık, spor, tarih, sözlükler, imla kılavuzları veya akla gelebilecek diğer alanlarda hemen her konuyu işleyen sayısını bilmediğim çokluktaki kitaplarım, haritalar, ansiklopediler, atlaslar kütüphanemizde yer almaktadır...

Hemen hepsini okuduğum gibi zaman zaman ihtiyaç duyduğum anda veya bilgilerimi tazelemek adına yine kitaplarıma müracaat ederim...

(Parantez içi bir soru: Siz hiç imla kılavuzu okuma zevkini tatdınız mı? Tatmadıysanız deneyin memnun kalacaksınız..) Çünkü yazılı eserler, doğrusu veya yanlışıyla kalıcı eserler olup, sanal ortamdaki gibi dakikada değiştirilme tehlikesinden korunaklıdır...

Şahsımızla alakalı olarak aktardığım kısa bilgiler sonrası.

Bir diğer tespitimizde şudur: Yazılanları anlamadığımız gibi. Karşımızdakini de dinlemiyoruz, söylediklerini de anlamıyoruz, anlamaya çalışmıyoruz.. Çünkü kafamızda siyasi tarafımız/taraftarlığımız gereği hep kendi söyleyeceklerimize odaklanıyoruz...

Bu bağlamda, araştırıp, soruşturmadan veya doğrusu eğrisi nedir demeden, toptan redde programlandığımız için saygı-sevgi, dürüstlükte hakgetire..!!

Öte yandan cevap vermek yerine; soruya, soruyla karşılık vermek, karşılıklı olumsuzlukları yarıştırmakta ayrıca işin cabası..

Velhasıl, bir dönem neredeyse hemen hergün, (öğrendiklerimizi, bilgimizi veya görgümüzü, yaşayıp tercübe edindiğimiz konuları beyin süzgeçinden geçirip aktarmak üzere) kalem oynatmamıza son yıllarda biraz ara vermemize; yazı başında yazdığımız tespitler ile hemen herkesin bilgi sahibi olmadan fikir sahibi ve herşeyi biliyor(!) olması önemli rol oynamıştır...

Ki, yazımıza başlık olan "Öyleyse niye yazıyoruz ki?!!" sorusunu bize bir kez daha sordurmuştur!

Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız!

 

17.9°