Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Abdullah Ergun


REFERANDUM VE TUĞRUL TÜRKEŞ: ?HAYIR? MI?

Erdoğan´ın konuşmaları iyi takip edildiğinde ayrıştırmacı bir dil kullandığını görüyoruz. Bu anlamda EVET propagandası yaptığını söylerken HAYIR diyenlerin terörist olduğunu söylemekle aslında HAYIR cephesini güçlendirdiğini gayet net anlıyoruz.


Referandum sürecinde son üç haftaya girilip de ?EVET? yönündeki temayül artınca maskeler düşmeye ve keller gözleri kamaştırmaya başladı.

Vatandaşın bir bölümünün kafası karışık. Kimisi, referandumda önümüze gelen paketin içeriği hakkında tatmin edici bilgilendirme yapılmadığını söylüyor, kimisi de paketi kimlerin savunduğunu ve EVET yönünde propaganda yaptığını kavrayamadığını zikrediyor.

Aslında kafa karışıklığının temelini Erdoğan ve AKP´nin anlaşılmaz tavırları oluşturuyor.

AKP içerisinde FETÖ oluşumunun temizlenememesi sonucunda AKP´de çatlak seslerin çıkması doğal bir gelişme. Lakin farklı söylem ve uygulamalar Erdoğan ve AKP´nin üst düzey yönetiminden kaynaklanıyorsa ortada ciddi bir sıkıntı var demektir.

O-Hal kararnameleri ile birlikte FETÖ bağlantısı şüphesi ile makamından alınan üst düzey bürokratların yerine yapılan atamalar toplumda ciddi rahatsızlıklara sebebiyet verirken, bu durumun referandum süreci ile bağlantısı olduğu görüşü de kuvvetlenmeye başladı. Sürecin başında adı FETÖ ile anılan Reşat Petek´in Meclis Darbe Araştırma Komisyonunun başına getirilmesi, vekili olan Selçuk Özdağ´ın hakkında da ciddi dedikoduların dolaşması kamuoyunda fazlaca tartışmalara sebep olmuştu. AKP´nin illerde kurduğu takip komisyonlarında da aynı şekilde FETÖ ile bağlantılı olduğu iddia edilen kişilerin fazlaca yer alması rahatsızlığı had safhaya ulaştırmış ve AKP, FETÖ ile mücadelede inandırıcılığını kaybetmişti.

Cumhurbaşkanının yaptığı atamalar ise işin çığırından çıktığı ve millet ile dalga geçildiği yorumlarına neden oldu. Mesela Hacı Bektaş Üniversitesi Rektörlüğüne Erdoğan tarafından atanan Mazhar Bağlı geçmişte Zaman Gazetesi´nde köşe yazarlığı yapıyordu. Kendilerine göre sadece siyasetçileri bağlayan bir milat koyan AKP ve Erdoğan, koydukları bu milatla aslında hem hukuku hem de milleti yok sayıyorlardı. FETÖ davalarında ortaya milat koymak 15 Temmuz gecesi şehit olan vatandaşlarımızın cesetleri üzerinde rugan ayakkabılarla gezinti yapmak gibi vahim bir durum. Neden mi?

Cumhurbaşkanının ifadesi ile bir terör örgütü olan FETÖ´nün bir günde kurulduğunu iddia etmek çok gülünç olur değil mi? Zaten Cumhurbaşkanı da her fırsatta bu örgütün önceki hükümetler döneminde faaliyetlerine başlayan bir terör örgütü olduğunu bağıra bağıra anlatmıyor mu? Bir grubun terör örgütü olduğu konusu öyle bir cumhurbaşkanının şu tarihten sonrakiler teröristtir demesiyle olmayacağı muhakkaktır. Bu alan bağımsız Türk Mahkemelerinin alanıdır. Zaten Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında gene peşin açıklamalar yapan cumhurbaşkanının haksızlığı ortaya çıkmış ve o gün terörist ilan ettiği kişileri bu gün TSK´da kendi eliyle görevlendirmiştir. Bu tür konularda problemli bir sicile sahip olan cumhurbaşkanı sanırım kendisine dokunacak olan süreci kendisinden ve yakın çevresinden uzak tutmaya çalışırken nice teröristleri koruyup kollamış nice masumların kanını da yerde bırakmış oluyordu.

?Şuyu´u vuku´undan beter? diye bir söz vardır. Bir kişi hakkında olumsuz bir düşünce ve şaibe varsa, bu şaibe kişinin kati surette o olumsuzluğun içinde yer almasından daha kötü sonuçlar doğurur. Hal böyle olunca üzerinde şaibe taşıyan her kesin devletten ve devletin makamlarından uzak tutulması gerekir. Bu bağlamda ister 2013´ten önce olsun, ister 15 Temmuzdan sonra olsun her kim Fethullah veya avanesi ile bağlantı kurmuş, toplantılarına katılmış, okullarından, sendikalarından, bankalarından faydalanmış ise bu kimseler lütfen rızıklarını devlet kapısının dışında arasınlar. Hele hele cumhurbaşkanınca atanlar kişiler listesinde böylesi şahısların olması tarihi referandum sürecine zarar verir ve Erdoğan´ın aslında referandum sonucunun ?HAYIR? çıkması yönünde gayret sarf ettiği iddialarını doğrular.

Peki, genel olarak Erdoğan´ın gizli HAYIR kampanyası yürüttüğüne dair şüphelerin sebebi sadece HAYIR kampanyası yapan FETÖ´cüleri ataması mı yoksa başka karineler de var mı?

Elbette Erdoğan´ın konuşmaları iyi takip edildiğinde ayrıştırmacı bir dil kullandığını görüyoruz. Bu anlamda EVET propagandası yaptığını söylerken HAYIR diyenlerin terörist olduğunu söylemekle aslında HAYIR cephesini güçlendirdiğini gayet net anlıyoruz.

Barzani´nin davet edilmesi ve ardından yaşanan bayrak skandalı da işin diğer bir boyutu. Özellikle bayrak skandalı ile birlikte HAYIR oylarında artış olduğu kamuoyu yoklamalarında kendini gösterdi. Bir diğer konu, AB ülkeleri ile olan gerginlikler. Başta Almanya ve Hollanda ile başlatılan suni kavgalar belki yurt içinde EVET oylarında bir AKP´linin söylediği gibi 2 puanlık bir artışa sebebiyet verse de yurt dışı oylarında HAYIR blokuna daha büyük bir katkı sağladığını gurbetçilerin veryansın edişlerinden anlıyoruz.

Bütün bu değerlendirmeler ışığında 16 Nisan referandumunu Devlet Bahçeliden başka samimiyetle savunan hiçbir liderin olmadığı sonucuna varıyoruz. Bu da Referandumda çıkacak olan EVET oylarının aslında Devlet Bahçeli´ye olan güveni ve temayülü göstereceği sonucunu doğurur. Referandum sonucunun EVET çıkması durumunda 2019 seçimlerinde aday olması halinde Devlet Bahçeli´nin ipi göğüsleyip yenilenen hükümet etme sisteminin ilk Cumhurbaşkanı olması önünde hiçbir engel görünmemektedir.

Devlet Bahçeli´nin cumhurbaşkanı seçileceğini başarılı önsezisi ile algılayan Sayın Tuğrul Türkeş´in Konya´da Tarım Fuarının açılışında kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplarda kullandığı üslup AKP´nin içinde bulunduğu hezeyanın dışa yansıyış iniltilerinden başka bir şey değil. Zira Tuğrul Türkeş´in ?anayasa değişikliğini Bahçeli´ye sorun gurban olduğum. Ekim ayında bir sabah durup dururken, nerden aklına geldi, kiminle istişare ettiyse bu konuyu gündeme getirdi. Kayıtsız kalamazdık? sözleri ile aslında Erdoğan´ın ve AKP´nin ne denli isteksiz olduğunu ve sonucu HAYIR yönünde arzu ettiklerinin son derece açık bir vurgusuydu.

AKP içindeki anayasa sancısını daha önce de gündeme getiren Tuğrul Türkeş, Devlet Bahçeli´nin AKP ve Erdoğan´a tuzak kurduğunu iddia etmişti. Süreç içerisinde iddiasına ispat ararken Devlet Bahçeli´ye olan ilginin artması sanırım başta Tuğrul Türkeş´i AKP içerisine monte eden zihniyeti ve genelde AKP üst aklını oldukça huzursuz etmiş olmalı. Gelinen noktada ufkunu geliştiren başbakan Binali Yıldırım´ın ?bize güvenmiyorsanız Devlet Bahçeli´ye de mi güvenmiyorsunuz? sözleri, AKP tabanında Devlet Bahçeli kabulünün üst seviyelerde olduğunun diğer bir göstergesidir. İdeolojik bir tabanı olmayan AKP, özellikle DYP ve ANAP kökenli seçmenini tamamen kaybetmiş durumda. Hal böyle olunca da siyasi sonunun geldiğini anlayan Tuğrul Bey, devletin bekasını ilgilendiren bir konuya kayıtsız kalıp, adeta ?HAYIR!? diye haykırıyor.

23.5°