Bugün, 16 Nisan 2024 Salı

Muharrem Günay Sıddıkoğlu


ÜÇAYLARLARIN İHYÂ EDİLMESİ

Halk arasında üç aylar olarak bilinen, Recep, Şaban ve Ramazan ayları, Rahman, Rahim ve keremi bol olan Rabbimizin biz Müslümanlara ikram ettiği pek bereketli ve feyizli bir zaman dilimidir.


Nasıl ki mekânlar içerisinde farklı mekânlar varsa zamanlar içerisinde de farklı zamanlar vardır. Cuma günü Müminlerin haftalık bayramıdır. Geceler içinde Kadir gecesi 364 günden, aylar içinde Üç Aylar diğer aylardan, Üç Aylar içerisinde de Ramazan ayı diğer iki aydan daha hayırlıdır. Hicri takvime göre Recep ayının ilk Perşembeyi Cumaya bağlayan gecesi Regaip kandilidir. Recep “Eşhur-u hurum/Haram aylar” denen her türlü savaşın ve vuruşmanın yasak sayıldığı Araplarca saygı ve hürmet gösterilen ayardan biridir. Bu haram aylar Zilkâde, Zilhicce , Muharrem ve Recep aylarıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz: “Recep Allah’ın ayı, Şâban benim ayım, Ramazan ümmetimin ayıdır.” buyurmuşlardır.  Ayrıca Peygamber Efendimiz Recep ayına girince. “Allahümme bârik lenâ fî recebe ve şabana ve beliğ ramazana. Ey Allahım, Recep ve Şabanı bize mübarek kıl; bizi Ramazan’a eriştir.” diye dua ederlerdi. (A. b. Hanbel, “Müsned”, 1, 259) 

Recep ayı Cahiliye devri Arpaları’nca da kutsal sayılır, bu ay girer girmez, Araplar arasındaki kavgalar, savaşlar, baskın ve çapulculuk gibi kötü şeyler yasaklanırdı. Birbirleriyle dövüşen, ömürlerini kabile savaşları ve kan davaları ile geçiren Araplar Recep ayına girer girmez silahlarını bırakır ve zırhlarını çıkarırlardı. Hatta babasının katilini öldürmek üzere atına binen ve onu takibe çıkan bir adam bile Recep ayı girer girmez, babasının katiliyle karşılaşsa bile onu görmezlikten gelirdi. Recep ayının hürmetine ona saldırmaz, bu işi Ramazan sonuna bırakırdı. Herkes bu ayda kendisini emniyette ve huzurda hissederdi. Üzerimize İslam güneşi doğduktan sonra bu aylara izzet ve ikram daha da artırıldı.

            Farklı mekânlar ve farklı zamanlar farklı insan, farklı Müslüman olmak isteyenler içindir. Bunun bilimcinde olmak ve bu farklı zamanları farklı şekilde değerlendirip feyiz ve bereketinden yararlanmak gerekir. “Recep“ kelime olarak “tercip“ mastarından türemiştir ki tazim-saygı ve hürmet manalarına gelir. Bu aya, bu ayda tövbe edenlere rahmet yağdığı ve ibadet işleyenlere nûr indiği için “ ÂSAP “ adı da verilir.

Regâib Gecesi

Recep ayının ilk perşembeyi Cumaya bağlayan gecesi “Regâip Kandili“ dir. Regâib, kelime olarak, rağbet olunan, değer verilen şey ve büyük ikram anlamlarına gelir.

Regâib gecesine halk arasında mübarek günlerin ilki olması bakımından “İlk Namaz” da denir. Rivayetlere göre Peygamber Efendimize ilk vahiy gelmeden önce Hira mağarasında bulunduğu sırada bu gecede Allah’a nasıl ibadet edeceği rüyasında gösterilmiştir. Ayrıca Peygamber efendimizin bu gecede anne rahmine düştüğü rivayet edilmiştir.

Deylemi’nin rivayetine göre Hz. Aişe (r.) şöyle buyurmuştur: “Peygamberimizi ‘Allah şu dört gece de rahmet yağdırır; Kurban bayramı gecesi, Ramazan bayramı gecesi; Şaban ayının on beşinci gecesi (Beraat kandili) ve Recep ayının birinci gecesi (yani Regaip kandili)’ buyururken işittim.” (İ.Gazali, Mükâfeşet’ül Kulûb/552 )

Peygamberimiz (s.) şöyle buyuruyor:

“Beş gece vardır ki, Allah o geceler içinde kendisine yapılan duaları mutlaka kabul eder: Receb’in ilk gecesi, Şaban’ın onbeşinci gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı geceleri.” (İ.Gazali, Mükâfeşet’ül Kulûb, 553)

Bu mübarek gecede tövbe ve istiğfar etmek, nafile ve kaza namazlarımızı kılmak, Kur’an okumak, komşularımızı, aile fertlerimizi sevindirmek, büyüklerimizi ziyaret etmek veya uzakta iseler telefonla arayarak onların kandillerini kutlayarak geçirmekte; ayrıca sadaka vermekte büyük faydalar vardır. Bilhassa fakirleri, kimsesizleri, yaşlıları sevindirmeye azami gayret göstermek gerekir.

Sevgili Peygamber Efendimizin Şaban-ı Şerife de özel bir önem vermişlerdir.  Rasûl-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem (s.) Efendimiz Şaban ayının faziletine şu hadisi-i şerifleriyle işaret etmişlerdir: “Şaban ayı, Recep ile Ramazan ayı arasında, insanların kıymetinden gaflete düştükleri bir aydır. Hâlbuki o, amellerin Allah’a yükseltildiği bir aydır. Ben de amelimin Allah Teâlâ’ya oruçlu olduğum halde yükseltilmesini isterim.” (Nesaî, Sıyam, 70; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, nr. 9858; Beyhakî, Şuabu’l-İman, nr. 3540)

Zeyd b. Eslem (r.) anlatıyor: Rasûlullah Efendimize (s.) sadece Recep ayında oruç tutan bir topluluktan bahsedildi. Bunun üzerine Efendimiz:

“Onlar Şaban ayında neredeler?” diye ikaz ederek, üç ayların hepsinin ayrı ayrı önemli olduğunu, birinde çok amel edip de diğerinin terk edilmemesi gerektiğini tavsiye etmişlerdir.” (Abdürrezzak, el-Musannef, Hadis no: 7858)

Recep Ayında Namaz Kılmak Ve Oruç Tutmak

Recep ayı içinde otuz rekât namaz kılınır. Bu otuz rekâtın on rekâtı Recep ayının ilk on günü içinde kılınır. İkinci on rekâtı da ikinci on günü içinde kılınır. Üçüncü on rekâtı da üçüncü on günü içinde kılınır. Her rekâtta fatiha okunduktan sonra üç kere ihlâs suresi okunur, ihlası okuduktan sonra da üç kere de Kâfirun suresi okunur. Bütün rekâtlar bu şekilde okunarak tamamlanır. Bu namazın kılınma zamanı nafile namazların kılınacağı vakitlerdir. Belli bir vakti yoktur.

Selman-ı Farisi (r.) şöyle anlatmıştır: Rasulullah (s.) Recep ayının hilalini görünce, Selman-ı Farisi (r.) e hitaben buyurdular ki: “Ey Selman, erkek ve kadın müminlerden biri, Recep’de otuz rekat namaz kılsa, her rekatında bir Fatiha , üç İhlas ve üç Kafirun surelerini okusa , Allah Teala onun günahlarını siler ve ona ayın tamamında oruç tutmuş gibi sevap verir. O kimse gelecek yıla kadar namazlarını (bırakmadan) kılanlardan olur. Her gün için Bedir şehitlerinden bir şehidin ameli miktarı ameli yükseltilir. Recep ayında tuttuğu bir gün oruç için bir senelik, iki gün tuttuğu oruç için iki senelik günah, yedi gün tuttuğu oruç için cehennemin yedi kapısı o kişiye kapatılır, sekiz gün tuttuğu oruç için Cennetin sekiz kapısı o kişiye açılır, onbeş gün tuttuğu oruç ise o kişiye sema ve gök arasında nurdan bir merdiven hâsıl olur ecirleri oldukça yüksek olur. . Eğer Recep ayının tamamını oruçlu geçirir ve bu namazı kılarsa, Allah onu Cehennemden kurtarır, Cennete nail eder ve orada Hakk’ın yakınında olur. Bunu bana Cebrail (a.) bildirdi ve şöyle dedi: “Ya Muhammed! Bu namaz sizinle müşrikler ve münafıklar arasında bir alamettir Çünkü münafıklar bu namazı kılmazlar.’ Bu namaz her iki rekâtta bir selam verilerek kılınır on rekât bitince dua edilir. 

Selman (r)  der ki: “Ya Rasullallah! Bu namazı nasıl ve ne zaman kılmalıyım? “Ya Selman! Recebin başında on rekât kılarsın. Her rekatta bir Fatiha, üç İhlas ve üç Kafirun sürelerini okursun. Selam verdiğinde ellerini kaldırıp ; ‘’ La ilahe illallahu vahdehu laşerikelehLehülmülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümitü ve hüve hayyün la yemütü , biyedihil hayr ve hüve ala külli şey’in kadir.”  Der ve ellerini yüzüne sürersin Ayın ortasında on rekât daha kılar ve onun da her rekâtında bir Fatiha, üç İhlas ve üç Kafirun surelerini okursun. Selam verince iki elini semaya kaldırır ve: “La ilahe illallahu vahdehu laşerikelehLehülmülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümitü ve hüve hayyün la yemütü , biyedihil hayr ve hüve ala külli şey’in kadir İlahen vahiden ferden sameden vitren ve lem yettehız sahibeten vela veleda” deyip ellerini yüzüne sürersin Ayın sonunda da , on rekat kılar , her rekatta bir Fatiha , üç İhlas ve üç Kafirun surelerini okur , selam verdiğinde ellerini kaldırıp: ‘ La ilahe illallahu vahdehu laşerikelehLehülmülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümitü ve hüve hayyün la yemütü , biyedihil hayr ve hüve ala külli şey’in kadir ve sallallahu ala seyyidina Muhammedin ve ala alihittahiriyne vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim” diye dua edersin Bu duanın sonunda dilediğini Allah –azze ve celle-‘den iste Duan kabul edecektir. Allah Teala seninle Cehennem arasında yetmiş hendek hasıl eder, her hendeğin arası, yer ile gök arası mesafe kadardır. Cehennemden afv beratı yazılır sırattan geçmene yol verilir. (Abdülkadir Geylani, Gunyetüttâlibin,550) 

Bunun yanında illâki yukarıda anlatıldığı gibi namaz kılınır, başka türlü kılınmaz diye bir kural da yoktur. Kişi nasıl kolayına geliyorsa şartlarına ve tadili erkâna uymak kaydıyla dilediği şekilde ve dilediği kadar nafile namaz kılabilir.

RECEP AYINDA BİR GÜN ORUÇ TUTMAK, BİR SENELİK ORUÇ TUTMAK GİBİDİR

Abdullah ibn Abbas (r.) anlatıyor: “Rasûlullah (s.) bazı yıllar Recep ayında öyle oruç tutardı ki biz, ‘Galiba hiç yemeyecek (ayın her gününde tutacak)’ derdik. (Bazı yıllarda da öyle) yerdi ki biz, ‘(Galiba) bu ayda hiç oruç tutmayacak’ derdik.” (Beyhakî, Şuabü’l-İman, Hadis no: 3799)

Küçük yaştan itibaren Efendimiz’in (s.) yanında olan Enes b. Mâlik (r.) de şöyle anlatır: Rasûlullah’ın (s.) şöyle dediğini işittim: “Cennet’te Recep isimli bir nehir vardır. Sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Kim Recep ayında bir gün oruç tutarsa Allah Teâlâ o kimseye bu nehirden su içirecektir.” (Beyhakî, Sünen, Fedâilü’l-Evkât, Hadis no: 8; Şuabu’l-İman, Hadis no: 3800; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, Hadis no: 24260)

Peygamber Efendimiz (s.) Receb-i şerif orucunun fazileti hakkında bir diğer hadislerinde ise şöyle buyurmuşlardır: “Bir kimsenin Recep ayında bir gün oruç tutması, bir senelik oruç tutması gibidir (o derece sevabı vardır). Yedi gün oruç tuttuğunda ise kendisine Cehennem’in yedi kapısı kapanır. Sekiz gün oruç tuttuğunda da Cennet’in sekiz kapısı ona açılır. On beş gün oruç tuttuğunda semadan bir münadi ona: ‘Geçmişte yaptığın bütün günahların bağışlandı. Kötülüklerin iyiliğe çevrildi. Haydi, yeni ameller işlemeye koyul!’ der. Kim bu ayda iyilik ve ihsanı artırırsa Allah da ona karşı ihsan ve nimetini artırır. Nuh’un gemisi Recep ayında yüzmeye başladı. Nuh (a.) bu ayda oruç tuttu ve kendisiyle beraber olanlara da tutmasını emretti. Nuh’un gemisi Muharremin onuna kadar tam altı ay bu halde seyretmeye devam etti.” (Beyhakî, Şuabü’l-İman, Hadis no: 3801)

Bir kimse Recep ayını oruçlu geçirirse onun için Allahu Teâlâ üç şeyi gerekli kılar:

“- Geçmiş günahları bağışlanır, 

- Kalan ömrünün temiz geçmesini temin eder, 

- Büyük huzura çıkılan kıyamet gününün susuzluğundan onu emin kılar.” Bu arada yaşlı biri ayağa kalktı ve: 

- Ya Rasulellah!. Ben Recep ayının hepsini oruçlu geçiremem, buna gücüm yetmez, dedi. Bunun üzerine Efendimiz (sas) şöyle buyurdu:

“O halde ilkinden bir gün, ortasında bir gün, sonunda da bir gün tutarsın böylece ayın tümünü oruçlu gibi olursun. Zira yapılan iyilikler bire on sevap getirir. Ancak siz Recep ayının ilk cuma gecesini (Regaib gecesi) gaflet içinde geçirmeyiniz. Zira o öyle bir gecedir ki melekler o geceyi Regaib diye anlatırlar. 

Şöyle ki;

O gecenin üçte biri geçtiği zaman semalarda ve yerde ne kadar melek varsa hemen hepsi Kâbe ve civarında toplanır. Allahu Teâlâ onlara: 

“Ey meleklerim!.. Ne bu hal? Benden bir dileğiniz mi var ve benden dileyin ne dilerseniz.” Onlar şöyle derler:

“Rabbimiz!. Senden dileğimiz odur ki Recep ayında oruç tutanları bağışlayasın.”

Bir hadis-i şerifte:

“Recebi şerifin birinci gününde oruç tutmak üç senelik, ikinci günü tutmak iki senelik, üçüncü günü tutmak bir senelik küçük günahlara kefarettir. Üç günden sonra tutulan her gün için bir aylık küçük günahların affına sebep olur.” (Camiu’s sağirdan H. Cemal Eğretli s:366, A. Selaman Üç Aylar ilmihali, 75)

Recep ayı, Regaip kandilinden sonra ayrıca Miraç Kandili ile şereflendirilmiş bir aydır. Receb’in 27. gecesi Miraç, Şabanın 15. gecesi ise Beraat Kandilidir. Ramazanın 27. gecesini de bizzat Kur’an-ı Kerim’de  “leyletü’l kadri hayrün min elfi şehr (O Kadir gecesi ki bin aydan daha hayırlıdır.)“ denen, Kadir gecesidir.

Rasûlullah  bir hadisi şeriflerinde:

“Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geri dönmez: Receb’in ilk gecesi, Şaban’ın yarısında olan gece (Beraat Kandili), Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı geceleri “ buyurmuşlardır.

Cenab-ı Allah, zaman zaman kendisini unutan, nefsinin esiri olan biz kullarına bazı fırsatlar vermiştir. “İnsan“ sözcüğü ile “ Nisyan- Unutmak “sözcüğü aynı kökten gelir. “Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldur “ diye boşuna denmemiştir. Unutmak dünya işleri ile ilgili olunca o kadar önemli değildir. Fakat kulluk ve kulluğun gerekleri ile ilgiliyse Allah korusun bizi felakete götürür. Bu aylar, unutkanlıktan, gafletten kurtuluş için birer fırsattır. Büyükler ” Recep ekim, Şaban bakım, Ramazan hasat ayıdır” demişlerdir. Bu ayları unutmayıp, bu aylarda farklı olmaya ve diğer aylardan farklı bir şekilde yaşamaya gayret gösterip. Recep ve Şaban’la temizlenip, Ramazanla kurtuluşa ermek gerekir. 

Ashabın Üç Aylık Programı

Üç aylar gelince Sevgili Peygamberimizin ashabı şöyle bir program yaparlardı:

Sahabe-i Kiram Üç aylara girince, kendilerini Kur’an okumaya verirler, oruç tutarlar. Çokça salat-ü selamda bulunurlardı.

Ticaretle uğraşanlar borçlarını öderler, senelik hesaplarını yaparlardı.

Zenginler ise mallarının zekâtını hesap eder, fakirlere dağıtırlardı ki, ihtiyaçlarını alabilsinler, sıkıntılarını gidersinler. Böylece toplum neşe ve huzur içerisinde Ramazanı yaşasın ve bayram yapsın.

Hâkimler valiler, mahkûmlarla görüşürler, ekseriyetini affedip, tahliye ederlerdi.

ÜÇ AYLARDA YAPILACAK İBADETLER

Namaz Kılmak

Üç aylık zaman diliminde namaz ibadetine ayrı bir önem vermek gerekir. Namaz dinin direği, Mü’minin Miracı’dır. Elçisiz, vasıtasız, aracısız Allah ile buluşması ve konuşmasıdır. Onun için mübarek gün ve gecelerde bol bol namaz kılmak gerekir. 

Bu aylarda beş vakit namazın yanında İşrak, Duha, Evvabin ve Teheccüd gibi nafile namazlarının kılınması daha faziletlidir.

Bir mü’minin Allah katında sorumlu olduğu ibadetler farz ve vacip olan ibadetlerdir. Nafile, farz ve vacip olan ibadet yerine getirildikten sonra, onlar dışında Allah’ın rızasını kazanmak ve daha fazla sevap elde etme amacıyla yapılan ilâve (Tatavvu) ibadetleri ifade eder. Bunlar müstehap ve mendup namazlardır. Nafile kapsamında yer alan sünnet namazları mümkün

oldukça kılmak, kılmaya çalışmak, Allah ‘a (c.c.) yakınlaşmak bakımından önemlidir.

Farz namazlardan önce kılınan sünnet namazlar, şeytanın hevesinin, hile ve vesvesesinin kesilmesine vesiledir. Şeytan. Bu adam farz olmayan namazları bile bırakmıyor, hiç farz olanı bırakır mı diye bizi kandırmaktan ümidi keser, hevesi kırılır. Ayrıca farzlardan sonra kılınan sünnetler namazlardaki eksik ve kusurları tamamlamak içindir. (bk. İbni Abidin, Reddü’l-

Muhtar, 2/12-13)

İslâmda nafile ibadetlerin ne kadar önemli olduğunu görmek için sûfîlerin üzerinde özenle durdukları şu hadîs-i şerife bakmak yeterlidir. Kutsî hadiste Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: 

“Kulum farz ibadetlerle yaklaştığı kadar başka hiçbir şeyle bana yaklaşamaz. Nâfile ibadetlerle de bana yaklaşır. O kadar çok yaklaşır ki ben onun gören gözü, işiten

kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Artık o benimle görür, benimle işitir, benimle tutar, benile yürür. Böyle bir kul bana sığınırsa onu korurum, benden bir şey isterse dileğini yerine getiririm.” (Buhârî, “Rikak”, 38, Ahmed 6/256).

Bir hadis-i kudside Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Allah’ın farz ibadetlerle kulum azaptan kurtuldu. Nafile ibadetlerle de kulum bana yaklaştı. “ (İ.Gazali, ihya 1.cilt,433)

Bir başka Hadis-i kudside Allahü Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında bana en sevgili olanlar, ona farz kıldığım şeyleri yapmasıdır. Kulum nafile ibadetleri yapmakla bana o kadar yaklaşır ki, onu çok severim. Onu sevince, onun duyan kulağı, gören gözü ve tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Her istediğini veririm. Benden yardım isteyince, imdadına yetişirim.” (Buhari)

Ummü Habibe (r.anha) dan rivayet edilen hadis-i şerifte, Resulullah (sallallahü aleyhi vesellem)’den işittim şöyle buyurdular: ‘’Müslüman bir kul her gün farz namazlardan başka nafile olarak on iki rekat namaz kılarsa, Allah onun için Cennette bir köşk bina eder.”Bu nafile namazlar sabah namazının iki, öğlenin ilk dört ve son iki, akşamın iki, yatsının son iki rek’at sünnetleridir.” (Riyazü’s- Salihîn, II, Hadis no: 1101; Tirmizi; Salât, 189; Nesâi, Kıyâmül-Leyl, 66; İbni Mace, İkâme,100)

Vaktin farzlarını kılan kimse esas itibarıyla Allah’a olan borcunu ödemiş olur. Ancak; nafile ibadetler Allah sevgisini kazanmaya vesile olmanın yanında kılmadığımız farz namazların yerini de dolduracaktır. Kıyamet günü Cenabı Allah, “Getirin bakalım kulumun farz namazlarını” farz namazlar eksik çıkınca “farzların yerine varsa nafile namazları sayın” diyecektir. Gerek namazların başında ve sonunda kılmış olduğumuz revatib sünnetler

olsun gerekse bunların dışında kıldığımız İşrak, Duha, Evvâbın, Teheccüd gibi nafile namazlar olsun, kılamadığımız namazların yerine geçeceği gibi, Allah’ın bize, bizim de Allah’a yakınlaşmamıza vesile olurlar.

Oruç Tutmak

Bu aylarda özellikle kaza ve kefaret borcu olanlar borçlarını öder. Borçları olmayanlar nafile oruç tutarlar.

Recep ayının en az üç günü oruçlu geçirmek sünnettir. Buhari ve Müslim’in nakline göre Sevgili Peygamberimiz:

“ Her ayda üç gün oruç tutmak, bütün hayatı oruçla geçirmek gibidir.” buyurmuşlardır.

Kameri ayların 13–14–15. günlerini oruçlu geçirmek menduptur.

Haftanın Pazartesi ve Perşembe günlerini oruçlu olarak geçirmek sünnettir. Ayrıca İmkânı olanlar Davud (a.) gibi bir gün oruç tutup bir gün tutmasınlar.  Davud aleyhisselam böyle yapar, bir gün yer bir gün oruç tutardı. Böyle tutulan oruca “Davud Aleyhisselam Orucu“ denir.

Sadece Cuma günü veya sadece Cumartesi günü oruç tutmak mekruhtur. Ya Cuma ve Cumartesi birlikte tutulacak ya da Perşembe Cuma günü birlikte tutulmalıdır. Çünkü Cuma mü’minin bayramıdır, bayramı oruçlu geçirmek mekruhtur. Cumartesi günü ise Yahudilerin kutsal günüdür onun için o gün oruç tutulmaz. Yine Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört gününde de oruç tutmak mekruhtur. İslam âlimlerimiz Üç ayların tamamını oruçlu geçirmekte bir sakınca görmemişlerdir. Üç ayları hiç ara vermeden tutmak sünnet ve müstehap değildir, sadece sâlih zatların güzel bir âdetidir.

Senenin Tamamını Oruçlu Geçirmek Mekruhtur

Senenin tamamını oruçlu geçirmekte mekruhtur. Sevgili Peygamberimiz : “Devamlı oruç tutan kimse oruç tutmamış olur.”, (Buhari, Müslim ) Yine devamlı oruç tutanlar konusunda “O ne oruç tutmuştur, ne de iftar etmiştir.” buyurmuşlardır. (Tirmizi, Müslim Ebu Davud )

Bir kadın Sevgili Peygamberimize gelerek, kocasının devamlı oruç tuttuğunu ve kendisini ihmal ettiğini şikâyet etmiştir. Peygamber Efendimiz ise o zatı çağırarak, “Sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır. Orucu bir gün tut, bir gün ye“ demiştir.

Bol Bol Kur’an Okumak

Tıpkı namaz kılmak gibi Kur’an okumak da en büyük zikirdir.  Cenab-ı Allah Kur’an’da “ Yâ eyyühellezîne âmenûzkirullâhe zikran kesirâ“ ( Azhap 41 ) (Ey Allah’a iman edenler Allah’ı çokça anın-zikredin “ buyrulur. Namaz bir zikirdir. Kur’an okumak bir zikirdir. Kur’an okumak da tıpkı Allah (CC)la aracısız, vasıtasız konuşmak, sohbet etmek demektir. Çünkü Kur’an Allah’ü Teâlâ’nın kelamıdır.

Hz. Peygamberimiz:

“ Evlerinizi Kur’an okuyarak, namaz kılarak nurlandırın.”

“ En hayırlınız, Kur’an öğrenen ve öğreteninizdir.”

“ Kur’an, okuyana, kendisi ile amel edene kıyamet gününde şefaatçi olacaktır.” buyuruyor.

Kur’an’ı sadece okumakla yetinmeyelim, meal ve tefsirini de okuyalım, manasını öğrenelim. Allahü teâla bize Kur’an-ı anlamamız için göndermiştir.

Kur’an-ı kerimin manasını anlayarak, tefekkür ederek okumak asıl olmakla beraber, Hadisi şeriflerden öğrendiğimize göre Kur’an-ı kerimin yüzüne bakmak bile ibadettir. “Kâbe’ye, ana babanın yüzüne ve Mushaf’a bakmak ibadettir.”(Ebu Davud) Manasını anlamasak da okuduğumuz Kur’an Allah’ın kelamıdır, yani sözüdür. Bu bakımdan insana huzur ve sükûnet verir, haz verir. Okumaya devam edelim, okunurken saygı ile dinleyelim. Kur’an’ı okumak sünnet,  dinlemek farzdır.

Okuduklarımızla Amel Edelim

Kur’an-ı kerimi okumakla beraber O’nun ahkâmı ile amel etmek gerekir. Kitabı okudukları halde O’nunla amel etmeyenler Yüce kitabımızda “Kitap yüklü merkeplere” (Bk. Cuma suresi. 5) benzetilmişlerdir.

Zina ayetini oku, ama zinaya devam et; bu nasıl okumadır. Faiz ayetini oku, faiz yemeye devam et, bu nasıl okumadır. Bu okumanın insana bir faydası olur mu?

Zekât ayetini oku, zekatını verme, Allah’a kıldığın namazda “ Ben ancak sana ibadet, ancak senden yardım diler, bizi doğru yola ilet “ diye duada bulun, verdiğin sözünde durma. Zaten “ Oku “maktan mana bilmektir. Bilmezsen, bildiğini yerine getirmezsen, yaptığın iş , Yunusun dediği gibi . “ Okumaktan mana ne kişi hakkı bilmektir, Sen okudun bilmezsin ha bir kuru emektir “ dediğinden ibarettir.

ÜÇ AYLARDA TEVBE VE DUANIN ÖNEMİ

Üç aylarda yapacağımız şeylerin başında bol bol tevbe ve dua etmek gelir. Çünkü tevbe insanı günahlardan temizler, Dua ise mü’minin silahı olup Allah’a yaklaşmamıza vesile olur.

Sevgili Peygamberimiz: “ Ettâibi minezzenbi kemen lâ zembe leh “” Günahlarından tövbe eden, hiç günahı olmayan gibidir” buyuruyor. Her günahtan sonra tövbe etmek vaciptir. Bu bakımdan bu mübarek ay, gün ve gecelerde bol bol tevbe etmek gerekir.

Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle: “ Allah tevvâbürrahim” dir. Yüce Allah. “ Yokmu tövbe eden, affedeyim! “ buyuruyor.

Peygamber Efendimiz: “ Dua Mü’minin silahıdır.” Buyuruyor. Dua mü’mini Allah’a yaklaştırır. Bu bakımdan içten, duyarak, hissederek Allah’a dua edersek, dualarımız mutlaka kabul olur. Zümer suresi 53. ayette Ulu Allah şöyle buyuruyor:

“la tegnetû min rahmetillâhe“ (Allah’ın rahmetinden sakın ümit kesmeyiniz ) Allah’ın rahmetinden asla umut kesmeyeceğiz, Çünkü Allah’ın rahmetinden ancak müşrikler ve kâfirler ümit keserler. O’na yöneleceğiz, O’ndan isteyeceğiz. Mümin, korku ve ümit arasında olacaktır. Yani hem Allah’tan korkacak, hem de O’nun Rahman ve Rahim olduğunun ve tövbeleri çokça kabul ettiğinin bilincinde olacak. Ama nasıl olsa affeder diye de hata ve isyana devam etmeyecek. Ne Cehenneminden emin olacak ne de cennetten ümidini kesecektir.

Bu endişe, îmânımızın gereğidir. Çünkü âhirette selâmette olacağımızdan kesin emîn olmak, küfürdür. Dünyada iken cennetle müjdelenmiş sahâbîler bile; hâllerini muhâfaza edememe korkusuyla endişe ve korku içerisinde yaşamışlardır. Huzeyfe b. Yemâni’ye “Ben de münafıkmıyım…” diye her gün soran ve kendisine ölümü hatırlatması ve gaflete düşmemesi için “Unutma ey Ömer! Ölüm var!” diye her gün seslenen bir görevli tutan Hz. Ömer bile hep korku ve ümit arasında yaşamış ve şöyle demiştir:

            “Gökten gelen bir ses; ‘Ey insanlar! Sadece bir kişi cehenneme girecek’ dese; Acabâ; o kimse ben miyim? diye havf / korku hâlinde olurum. ‘Ey insanlar! Sadece bir kişi cennete girecek’. dese, o zaman da; Acabâ o kişi ben miyim?” diye recâ/ümit hâlinde olurum.”

Dua ederken Peygamberimizi vesile kılarsak “ Ya Rabbi duamızı ve ibadetimizi Peygamberimizin yüzü suyu hürmetine, onun hatırına dergâhı izzetinde kabul buyur “ dersek; dualarımız ve ibadetlerimiz daha çok kabul olur.

Duaya mutlaka Euzü besmele ile başlamalıyız. Ondan sonra Allah’a hamd etmeli ve Peygamberimize salatü selamda bulunmalıyız. Daha sonra dua etmeliyiz. Cenâb-ı Hak,  Mü’minun suresi 60. ayette şöyle buyuruyor:

“Bana ibadet edin de sizi sevaplandırayım. Bana dua edin de size icabet edeyim. “ buyurmaktadır.

Gizli Dua Daha Faziletlidir

Meryem suresi 3. ayette şöyle buyruluyor: “ Hani, Zekeriya Rabbi celle şâneye gizlice yalvarmış, niyaz etmişti” Yine A’raf suresi 55. ayette “Rabbinize, yalvarıp yakararak gizlice dua edin...” buyrulmaktadır.

Gizli dua, aşikâr yani açık yapılan duaya nazaran daha hayırlıdır. Duanın gizli olmasından maksat, riyadan ve gösterişten uzak olmasıdır. Nitekim “gizli dua ile aleni -açıktan yapılan-- dua arasında 70 kat fark olduğu”na dair rivayetler vardır. (Feyzü’l Kadir 3/ 527)

Cenâb-ı Hakk, farklı mekânlar yani mukaddes yerler (Mekke, Medine, Arafat, müjdelife gibi ) yarattıysa mukaddes ve farklı zamanlar da yaratmıştır. Bu mukaddes yerlerden ve mukaddes zamanlardan yararlanmak ve farklı insanlar olmak lazım.

İşte bu farklı zamanlardan birisi de Regaib gecesidir. Yine Beraat kandili, Kadir gecesi, Mevlit Kandili, Miraç kandili, Cuma günleri, Arafe günleri gibi günler mübarek günlerdendir. Yine Hatip Cuma hutbesinde iken iki hutbe arası, ezan ve kamet okunurken bilhassa “hayyaalessalah“ denen zaman yine kıymetli zamanlardandır.

Toplu Dualar ve Zikirler

Yine cemaat halinde toplu yapılan dualar ve zikirler de kabule şayan dualardandır. Ola ki o cemiyet içinde Allah’ın sevdiği sâlih bir kulu vardır ve onun yüzü suyu hürmetine bütün cemaatin duası kabul edilir.

Allah’ı Bol Bol Zikredelim

Ahzap Suresi 41 ve 42. ayette Ulu Allah şöyle buyuruyor: “ Yâ Eyyühellezîne âmenû zkirullâhe zikran kesîrâ * Ve sebbihûhu bükraten ve asîlâ *” “ Ey iman edenler Allah’ı çok çok zikredin O’nu sabah akşam noksan sıfatlardan tenzih edin.” (Ahzab 41, 42)

Estağfirullah, Ya Allah,Lailahe illallah, Sübhanellah, Allahü ekber, La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim, Hasbunallahi ve ni’mel vekil, Sübhanellahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber.... Yine Kur’an okumak zikirdir.

Furkan Suresi 77. ayette şöyle buyuruluyor:

“Habibim deki: Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer versin.”

Bu aylarda gerek toplu zikir halkalarında yer almak gerekse bireysel olarak bol bol zikir etmekte çok fayda vardır.

İyilikte Ve İhsanda Bulunalım

Yine bu mübarek aylarda yoksullara, darda kalmışlara, borçlulara, kimsesizlere bol bol iyilikte, ihsanda ve yardımda bulunalım. Mallarımızın zekâtını verelim. Sevgili Peygamberimiz:”Kim ki bir Müslümanın sıkıntısını giderirse Allah’(c.)ta onun sıkıntısını giderir.” Sadaka ömrü uzatır, kaza ve belaları def eder” buyuruyor. Zekât ise zenginin malındaki fakirin hakkıdır. Kur’an’da sık sık, “ Egimissalata ve etüzzekat “ ibaresi geçer, yani “Namazı ikâme edin, zekâtı veriniz“ Namazın ikâme edilmiş olması için zekâtın verilmiş olması gerekir. Cenâb-ı Hakk bu iki ibadeti birbirine bağlamıştır. Zekât sözlük olarak; toplumsal temizlenme ve arınma, artma, çoğaltma ve bereket “ manalarına gelir.

Kur’an’da müşriklerin özellikleri anlatılırken:

“Yazıklar olsun o müşriklere ki, onlar zekât vermezler ve ahireti de inkâr ederler“ (Fussilet suresi 6-7) denilmektedir. Özellikle zekâtlarımızı Ramazan ayına girmeden verelim ki ihtiyaç sahipleri Ramazanlık ihtiyaçlarını alsınlar ve rahat bir Ramazan geçirsinler.

 

 

24.6°