Bugün, 10 Aralık 2025 Çarşamba

Sümer Tek


Aşka Kavuşma Gecesi

Bu gece, kandilin titrek ışığında bir kez daha anladım: Dünya ayrılığın yurdudur; vuslat ise dönüşün…


Konya gecesi sessizdi. Sokak taşlarında hafif bir rüzgâr gezinirken, sanki gökyüzü biraz daha yaklaşmış, yıldızlar yer değiştirip o geceyi bekliyordu.

Derken içimde bir semâ başladı. Ney’in iç çekişinde yalnız bir hüzün değil, vuslata çağıran bir ses vardı: “Gel…”

Mesnevî’den bir beyt düştü kalbime:

 “Ölüm, dost kapısına varıştır. Giden kaybolmaz, sahibine kavuşur.”

Mevlânâ’nın can verdiği an, aslında son dönüşünü tamamladığı gecedir. Derviş semâda dönerken her bir adımda nasıl bedenden sıyrılırsa, ruh da öyle döne döne göğe yükselir.

O anı hep hayal ederim: Semâ nihayete erdiğinde bir el göğe, bir el gönle dokunur; derviş başını Hakk’a eğerek adeta,

 “Ben geldim…”

 der.

Mevlânâ’nın düğün gecesi de böyledir işte.

“Beden toprağa emanet, ruh ise yolcudur dosta.”

Bu yüzden ben “öldü” demem;

 “Dost’a döndü.” derim.

 Belki dünya o gece biraz daha yetim kaldı, fakat gökyüzü bir misafir kazandı.

Ve ben, bu gece yine aynı duayı fısıldıyorum nefsime:

 “Aşkla dön, korkuyla değil…”

Çünkü Mevlânâ’nın son nefesi, ayrılığın değil; vuslatın başlangıcıydı.

Ve kim bilir…

 Biz hangi gecede ilk kez döneceğiz Sevgili’ye?

Vesselam…