Bugün, 27 Haziran 2025 Cuma

BEKİR YALÇINKAYA


BAYKUŞLAR VİRANEDE NEVBET ÇALSADA BU MEMLEKET HİLAL´İN SANCAĞINI TAŞIYOR

"Bu ülkede bir milyon Ermeni´yi ve otuz bin Kürd´ü öldürdük" iddiasında bulunan ve bu kadar sayıyı hangi kırık parmağıyla saydığı belli olmayan Nobel Edebiyat Ödülü Hastası Orhan Pamuk´a, ceza yerine düşünce özgürlüğü mükafatı sunmaya çalışanlar, taşın


     Gururlu ve asla fethedilmez zannedilen surlar şehri Konstantinepol´in Haçlı Kralı´nı yenik düşürüp, "İmparator Sarayı"na ayak basınca, Fetih Kumandanı ne demişti;

     Baykuş nevbet çalar Efrasiyab takında

    Örümcek perdedardır Kayserin sarayında..

  12. asır İran şairlerinden Hakani´nin bu şiirinde; Bizans Kayseri´nin muhteşem sarayını, Baykuş yuvasına dönmüşlük ruhunda bulan Fatih Sultan Mehmed Han´a, şükran borçlu bu İslambol, şimdi Ekümenik sevdalılarının kıskacında..

   Fener Patriği Barthalemous´a dikkat buyurmayanlar zarardadır.

   "Türk´ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni´nin Ermenistan´da kuracağı asil damarında mevcuttur." diyen şu Ermeni Gazeteci Hrant Dink´le aynı masada rakı yudumlayıp, O´na "has dostum" gözüyle bakan ve sözlerine tepki gösterenleri haksız bulan meyhanelik yazarların besleyicisi Türk (!) medyacıları daha çok zarardadır.

   "Bu ülkede bir milyon Ermeni´yi ve otuz bin Kürd´ü öldürdük" iddiasında bulunan ve bu kadar sayıyı hangi kırık parmağıyla saydığı belli olmayan Nobel Edebiyat Ödülü Hastası Orhan Pamuk´a, ceza yerine düşünce özgürlüğü mükafatı sunmaya çalışanlar, taşınmaz ağırlıkta bir zarardadır.

     "Türk Ordusu PKK ile savaşmayı seviyor. Böylece değerini koruyor. Başbakan Kürtler´le diyaloğa geçince ordu provokasyona başladı."deyip TSK´nın mücadelesini, strateji bozukluklarına kılıf yapmaya çalışan Joost Lagendijkler´i kaale almasanız da olur.. Velakin, "bütün akrabalarını 1915´te kasap Türkler´in ellerinde kaybetmiş bir sülalenin torunuyum. Köklerime ihanet etmeyi öğrendim, soykırımı inkar etmek üzere yetiştirildim" diyen, buna rağmen nimetini, havasını, suyunu, hürriyetini ve adaletini birlikte paylaştığı, bunun için de "vatandaş" olduğu ülkenin insanlarına "sen kalk gel Orta Asya´dan, dal dosdoğru Anadolu´nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler. !" biçiminde düşmanca bakan, sonra da hesabını; "orada yerleşik milyonlarca Ermeni´ye ne oldu Peki?" şeklinde soran şu Elif Shafak (Şafak) olası şeyin, niçin "Ermeni´ye ne oldu?" sorusunu kendisine sormadığını hatırlatamayanlar da, milli ve manevi bir zarardadır.

   Peki, sözde Ermeni soykırımını bize yutturmaya çalışan Cezayir kasaplarıyla, bu kasaplar adına satır sallayan Pamuklar, Dinkler veya Dink-Donklar, bir başka gün bir başka yerde, bir başka Şafak olası Elifler´le kârda mıdırlar. Onlar değil midir ki asırlarca huzur içinde yaşadıkları Osmanlı Devleti´ne ihanet edip tehcire uğrayan ve sığındıkları Fransa´da üç-beş gün bile barındırılmayan, taaa.. Kanada´lara sürülen.. Hala Osmanlı´nın bir zerre insaf ve adaletinden nasipli olamayanlar..

      Damat Ferit.. Yunan´a yalakalık, Türk Milleti´ne ihanet etti de ne kazandı.? "Kıyas kabul etmez, ölçüsüz, üstün" manasını veren Ferit adı lanetle anılıp, damat lakabının verdiği itibar yerine yüzüne tükürülmüyor mu?

     Hanovre´de mukim Schuman adlı Hıristiyan "Şark´da nurlarını yayan İslamiyyet´ten uzak ve koyu bir zulmet (karanlıklar) içinde yaşadığım cihetle acizane isteğimin kabul buyurulmasını rica ederim. Dinsizler içinde kaldım. Her ne kadar bunlar Hıristiyan iseler de dinleri hakkında bir lahza düşünecek olsalar, Hıristiyanlığın batıllığına kani olurlar. Luther´in ıslahatı gibi ıslahat neye yarar. Verimsiz bir toprak üzerinde bir çürük tohum hiçbir şey hasıl edemez. İşte bu mezhebe mebni bir çok mezhepler zuhur etti. Yalnız din-i mübin-i İslam, düşmanlarının hücumundan sarsılmadı ve Cenab-ı Hakk´ın vaz´eylediği iş bu dini hiç bir şey geriletememiştir. Sırf hakikat olan İslam dinine kabul edilmemi ve Kelime-i Şehadeti söyleyebilmeyi kuvvetle ümit ediyorum. Bundan sonra dinsizler arasında kalmamak için İslam ile şereflenme hususundaki talebimin kabul buyurulmasını istirham ederim." cümleleriyle Makam-ı Mualla-yi Meşihat-Penahi´ye (Yüce Şeyhülislamlık Makamına) bir mektup yazar.  O´na, İslam´a ve Türk insanına yakışan cevabi mektubu da Ahmet Cevdet Paşa kaleme alır. Ne der? İslam´ın yüceliğini, İslam´daki huzuru ve Osmanlı´ya teba olmanın imkan ve şerefini anlatır. Böylece 19. yüzyılın sonları, Damat Ferit hainlerini utandıracak ev sahibi ile misafirinin asaletine şahit olur..

      Kıyamete kadar sürecek olan "hayırla şerrin mücadelesi" içinde yer alacaklardan biri veya birkaçı Hanovreli Schuman, Denizler Bilgini Custo veyahut da Napaleon Bonaparte olacaktır. Bunlar hayrın hizmetkarlığına kemale ererek soyunan zevatlardır. Şer cephesinde de Pamuk hafifliğindeki Şafak´larda uyuyakalan Dink-Donklarda olacaktır. Benzer modelleri piyasaya, hem de soykırımcı kasaplar ve Vahşi Batı´nın kanlı pazarcıları sürecektir. Çünkü ne İslam´ın hakikati, ne Türklüğün adaleti, ne de vahşet cemiyetlerinin Irak´ta, Filistin´de, Bosna´da veya Rusya´da insanlığı ezen paleti, şer cemiyetlerine ölçü olamamaktadır.

        Niye? Summün, Umyün, Bükmün fitnesi vardı ya.. ve Resulullah taa, 5. asırda işaret buyurmuştu ya.. Sağır, kör ve dilsiz olan bu ahmaklar topluluğundan başka ne beklenir ki..Onlar ilelebet bu fitnenin hizmetkarı, ötekilerse bunun defedicileri olacaklardır.

 

31.1°